Peygamberimiz'in (sav) döneminden kutsal alıntılar.
Dikkat, bu websitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanmaktayız. Eğer çerezler hakkında bilgi sahibi değil iseniz daha fazla bilgi için buraya tıklayın.
Hz. Peygamber (sav) Fatıma (ra) annemizin evine uğramıştı. Hz. Ali (ra)'yi evde bulamayına: "Amca oğlun nerede?" diye sordu. Fatıma (ra): "Aramızda bir şekerlenme oldu. Bunun üzerine bana kızdı ve çekip gitti" dedi. Resulullah (sav) birine: "Hele bir arayıver nereye gitmiş" diye emretti. "Mescidde yatıyor!" diye haber verince, Resulullah (a.s.) yanına gitti. Hz. Ali (ra) gerçekten yatıyordu ve üzerinden ridası düşmüş, (bu sebeple) toprağa bulanmıştı, Resulullah (sav), kalk ey Ebu Turab, kalk ev Ebu Turab (yani Toprak babası) diye seslendi. Sehl der ki: Hz. Ali (ra)'nin en çok sevdiği ismi bu isimdi.
Elinden geliyorsa, çarsıya ilk giren olma. Oradan son çıkan da olma. Çünkü çarşı, şeytanın, (insanları şaşırtmak için kıyasıya) savaş verdiği yerdir, bayrağı da orada dalgalanır."
Şu ayet bizim hakkımızda indi: "O zaman içinizden iki zümre za'f göster(mek iste)mişdi. Halbuki onların yardımcısı Allah'tı. Mü'minler ancak Allah'a güvenip dayanmalılar." (Al-i İmran, 122). Hz. Cabir devamla şu açıklamayı yaptı: "Biz iki zümreydik: Bir zümre Benü Harise, diğeri Benü Seleme. Ayette: "Allah onların yardımcısıdır" dendiği için bu ayet hakkımızda inmemiş olsaydı sevinmezdim,"
İnananlara ve faydalı iş işleyenlere, -sakınırlar, inanırlar, faydalı işler işlerler, sonra haramdan sakınıp inanırlar ve sonra isyandan sakınıp iyilik yaparlarsa- daha önceleri tatmış olduklarından dolayı bir sorumluluk yoktur... (Maide 93) ayeti indiği zaman Hz. Peygamber (sav) bana dedi ki: "Bana senin onlardan olduğun söylendi."
Biz altı kişi Hz. Peygamber (sav) ile birlikte oturuyorduk. Müşrikler ona: "Şunları huzurundan kov, bizimle sohbete cür'et etmesinler" dediler.Sa'd devamla diyor ki, orada ben vardım, İbnu Mes'ud, Hüzeyl kabilesinden bir kişi, Bilal ve ismini hatırlayamadığım iki kişi daha varlardı.Resulullah (sav)'ın içine Allah'ın dilediği birşeyler düşmüştü. Kendi kendine içinden mırıldandı. Bunun üzerine Cenab-ı Hakk şu ayeti inzal buyurdu: "Sabah akşam Rabblerinin rızasını isteyerek O'na yalvaranları kovma. Onların hesabından sana bir sorumluluk yoktur, senin hesabından da onlara bir sorumluluk yoktur ki onları kovarak zulmedenlerden olasın" (En'am 52)
Abdullah İbnu Übey İbni Selül öldüğü zaman oğlu (ra) Resulullah (sav)'ın huzur-i alilerine çıkıp, mübarek gömleklerini babasına kefen olarak vermesini taleb etti. Resulullah (sav) talebi kabul edip verdi. Bunun üzerine, babasının cenaze namazını kıldırıvermesini taleb etti. Resulullah (sav) bu talebi de kabul etti ve namaz kıldırmak üzere kalktı. Ancak, Hz. Ömer (ra) kalkarak Resulullah (sav)'ı elbisesinden tuttu ve: "Ey Allah'ın Resulü, Rabbin seni, ona namaz kılmaktan men etmişken, sen nasıl ona namaz kılarsın?" diye müdahale etti. Resulullah (sav): "Allah beni muhayyer bırakmıştır, zira: "Onların ister bağışlanmasını dile, ister dileme, birdir. Onlara yetmiş defa bağışlanma dilesen de Allah onları bağışlamayacaktır" (Tevbe, 80) buyurmaktadır. Ben yetmişden de fazla bağışlama talebinde bulunacağım" dedi. Hz. Ömer (ra): "Ama, o münafıktır!" dedi. Resulullah (sav) buna rağmen onun ardından namaz kıldı. Bunun üzerine Cenab-ı Hakk şu ayeti inzal buyurdu: "Onlardan ölen hiç kimse için ebediyyen namaz kılmayacaksın, mezarı başında da durmayacaksın. Çünkü onlar Allah ve Resulüne inanmadılar, fasık olarak öldüler" (Tevbe, 84). Hz. Ömer (ra) der ki: "Sonra o gün Resulullah (sav)'a karşı izhar ettiğim cür'ete hayret ettim. Allah ve Resulü daha iyi bilirler." (Bu son cümlenin İbnu Abbas'ın sözü olma ihtimali de mevcuttur) (Tirmizi'nin rivayetinde şu ziyade var: "Resulullah (sav) bu ayetten sonra münafıkların cenaze namazını kılmadı")
Resulullah (sav)'ı dinledim şöyle buyurmuştu: "(Hudeybiye biatına katılan) ashabu'ş-şecere'den hiç kimse inşaallah cehenneme girmeyecektir." Bunun üzerine Hafsa (ra) validemiz: "Hayır ey Allah'ın Resulü!" dediyse de Resulullah (sav) onu azarladı. Bunun üzerine Hz. Hafsa (ra) şu ayeti okudu: "Sizden cehenneme uğramayacak yoktur. Bu, Rabbinin, yapmayı üzerine aldığı kesinleşmiş bir hükümdür" (Meryem 71). Resulullah (sav) ona şu cevabı verdi: "Allah şöyle de buyurmaktadır: "Sonra biz, Allah'a karşı gelmekten sakınmış olanları kurtarır, zalimleri de orada diz üstü çökmüş olarak bırakırız" (Meryem 72).
Biz, Resulullah (sav)'ın azadlısı olan Zeyd İbnu Harise'ye sadece Zeyd İbnu Muhammed diye sesleniyorduk. Bu davranışımız, "Onları babalarına nisbet ederek çağırın..." (Ahzab, 5) mealindeki ayet ininceye kadar devam etti.
Resulullah (sav) zamanında Kur'an-ı Kerim'i dört kişi cem'etmiştir ve hepsi de Ensari'dir: Übey İbnu Ka'b, Muaz İbnu Cebel, Zeyd İbnu Sabit, Ebu Zeyd (ra). Enes'e: "Ebu Zeyd de kim?" diye sorunca: "Amcalarımdan biri" dedi."
Resulullah (sav)'ın zamanında kişi, bir rüya görecek olsa onu aleyhissalatu vesselam efendimize anlatırdı. O sıralarda ben genç, bekar bir delikanlıydım, mescidde yatıp kalkıyordum. Bir gün rüyamda, iki meleğin beni yakalayıp cehennemin kenarına kadar getirdiklerini gördüm. Cehennem kuyu çemberi gibi çemberlenmişti. Keza (kova takılan) kuyu direği gibi iki de direği vardı. Cehennemde bazı insanlar vardı ki onları tanıdım. Hemen istiazeye başlayıp üç kere: "Ateşten Allah'a sığınırım" dedim. Derken beni getiren iki meleği üçüncü bir melek karşılayıp, bana: "Niye korkuyorsun? (korkma)" dedi. Ben bu rüyayı kızkardeşim Hafsa (ra)'ya anlattım. Hafsa da Resulullah (sav)'a, anlatmış. Resulullah (sav): "Abdullah ne iyi insan, keşke bir de gece namazı kılsa!" demiş. Salim der ki: "Abdullah bundan sonra geceleri pek az uyur oldu!"
Allah(c.c.) sizlerden ve cümle İslam aleminde ki bütün kardeşlerimizden razı olsun.