Peygamberimiz'in (sav) döneminden kutsal alıntılar.
Dikkat, bu websitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanmaktayız. Eğer çerezler hakkında bilgi sahibi değil iseniz daha fazla bilgi için buraya tıklayın.
Hz. Peygamber (sav)'ın ashabından bir kısmı ona sordular: "Bazılarımızın aklından bir kısım vesveseler geçiyor, normalde bunu söylemenin günah olacağına kaniyiz." Hz. Peygamber (sav): "Gerçekten böyle bir korku duyuyor musunuz?" diye sordu. Oradakiler Evet! deyince: "İşte bu (korku) imandan gelir (vesvese zarar vermez) dedi." Diğer bir rivayette: "(Şeytanın) hilesini vesveseye dönüştüren Allah'a hamdolsun" demiştir. (Müslim'in İbnu Mes'ud (ra)'dan kaydettiği bir rivayet şöyledir: "Dediler ki: "Ey Allah'ın Resulü, bazılarımız içinden öyle sesler işitiyor ki, onu (bilerek) söylemektense kömür kesilinceye kadar yanmayı veya gökten yere atılmayı tercih eder. (Bu vesveseler bize zarar verir mi?)". Hz. Peygamber (sav): "Hayır bu (korkunuz) gerçek imanın ifadesidir" cevabını verdi.")
Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Ben, insanlar Allah'tan başka ilahın olmadığına, Muhammed'in de Allah'ın elçisi olduğuna şehadet edinceye, namaz kılıncaya, zekat verinceye kadar onlarla savaş etmekle emrolundum. Bunları yaptılar mı, kanlarını, mallarını bana karşı korumuş (emniyet altına almış) olurlar. İslam'ın hakkı hariç. Artık (samimi olup olmadıklarına dair) durumları Allah'a kalmıştır" (Müslim'deki rivayette "İslam'ın hakkı hariç" ibaresi mevcut değildir.)
Resulullah (sav)'ın şöyle söylediğini haber verdi: "Kim Lailahe illallah der ve Allah'tan başka mabudları reddederse, Allah onun malını ve kanını haram kılar. (Samimi olup olmadığı) meselesi Allah'a aittir." (Yine Müslim'in bir başka rivayeti "Kim Allah'ı birlerse" diye başlar ve yukarıdaki şekilde devam eder (38. hadis).)
Biz, bir seferinde Hz. Peygamber (sav) ile aynı cemaatte beraber oturuyorduk ki: "Allah'a hiçbir şey ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zina fazihasını işlememek, Allah'ın haram ettiği cana meşru bir sebep olmaksızın kıymamak şartları üzerine bana biat edin" buyurdu. Bir diğer rivayette "...Çocuklarınızı öldürmemek, halde ve istikbalde iftirada bulunmamak, meşru dairedeki emirlerde - ne bana ne de vazifelilere - isyan etmemek üzere biat edin. Kim vereceği bu sözlere sadık kalır, ahdine vefa gösterirse karşılığını Allah'tan alacaktır. Kim de bu yasaklardan birini işleyecek olursa artık işi Allah'a kalmıştır, dilerse affeder, dilerse azab verir, ceza - landırır" buyurdu. Biz de bu şartlarla biat ettik." Nesai, bir başka rivayette "karşılığını Allah'tan alacaktır" ifadesinden sonra şu ziyadeyi kaydeder: "Kim bunlardan birini işler, sonra da dünyada cezalandırılırsa, çektiği bu ceza onun için kefaret ve o günahtan temizlenme olur." Buhari, Müslim, Muvatta ve Nesai'de gelen bir diğer rivayette şu ifade mevcuttur: "Hz. Peygamber (sav)'e zor durumlarda olsun, kolay durumlarda olsun, hoş şartlarda olsun nahoş şartlarda olsun, aleyhimize kayırmaların yapılıp, hakkımızın çiğnendiği hallerde olsun itaat etmek, idareyi elinde tutanlara karşı iktidar kavgası yapmamak, nerede olursak olalım hakkı söylemek, Allah'ın emrini yerine getirmede kınayanların kınamalarından korkmamak üzere biat ettim." Bir başka rivayette şu ifadeye rastlanmaktadır: "...İktidar sahibine karşı onda, Allah'ın kitabında gelmiş bulunan bir delil sebebiyle te'vil götürmeyen açık bir küfür görülmedikçe iktidar kavgası yapmamak..."
Hz. Peygamber(sav) Veda Haccı'nda şunu söylediler: "(Ey ahali) hangi ayın hürmetçe daha ileri olduğunu biliyor musunuz?" Halk: "Şu içinde bulunduğumuz ay değil mi?" dedi. Resulullah (sav): "Peki, hangi bölgenin hürmetçe daha önde olduğunu biliyor musunuz?" diye sordu. Halk: "Şu yerler değil mi?" cevabını verdi. Resulullah (sav) tekrar: "Pekala hangi günün hürmetçe daha üstün olduğunu biliyor musunuz? dedi. Halk: "Şu içinde bulunduğumuz gün değil mi?" diye cevap verdi. Bunun üzerine Resulullah (sav) sözlerine şöyle devam etti: "Öyleyse bilin ki Allah Teala, sizlere, meşru sebep dışında kanlarınızı, mallarınızı, ırzlarınızı haram kılmıştır, tıpkı şu beldede, şu ayda şu günümüzü haram kıldığı gibi." Hz. Peygamber (sav) bundan sonra üç sefer tekrar ederek sordu: "Duydunuz mu, tebliğ ettim mi?" Halk her defasında "Evet" cevabını verdi. Resulullah (sav) sözlerini şöyle tamamladı: "Sakın ha! Benden sonra tekrar küfre dönüp birbirinizin boyunlarını vurmaya kalkmayın!"
Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "İslam garib olarak başladı, tekrar başladığı gibi garib hale dönecektir. Gariblere ne mutlu!"
Hz. Peygamber (sav)'ın bir hasırı vardı, geceleri perde yapıp gerisinde namaz kılardı, gündüzleri de yayıp üzerine otururdu. Halk da Resulullah (sav)'ın yanına dönüp (gelip) aynen onun gibi namaz kılmaya başladılar. Sayı gittikçe arttı. Bunun üzerine Resulullah (sav) onlara yönelerek şunu söyledi: "Ey insanlar, takat getireceğiniz işleri yapın. Zira siz (dua etmekten) usanmadıkça Allah da sevap yazmaktan usanmaz. Allah'a en hoş gelen amel, az da olsa devamlı olanıdır." Ravi der ki: Muhammed (sav)'ın ailesi bir iş yapınca onu sabit kılardı (artık terketmez devamlı yapardı). Buhari'nin Ebu Hüreyre (ra)'den yaptığı bir rivayette: "Orta yolu tutun, güzele yakın olanı arayın, sabah vaktinde, akşam vaktinde, bir miktar da gecenin son kısmında yürüyün (ibadet edin), ağır ağır hedefe varabilirsiniz. Unutmayın ki sizden hiç kimseye, yaptığı amel, cenneti kazandırmayacaktır" buyurdu. "Sen de mi (amelinle cennete gidemiyeceksin) ey Allah'ın Resulü?" dediler "Evet, ben de", dedi, "Allah affı ve rahmeti ile muamele etmezse ben de!" Buhari ve Nesai'de gelen bir başka rivayette: "Bu din kolaylıktır. Kimse (aşırı gayretle) dini geçmeye çalışmasın, (başa çıkamaz, yine de yapamadığı eksiklikleri kalır ve) galibiyet dinde kalır" buyrulmuştur.
Yanımda Beni Esed kabilesinden bir kadın vardı. Bu sırada Hz. Peygamber (sav) içeri girdi ve: "Bu kimdir?" buyurdu. "Falancadır, geceleri hiç uyumaz, (ibadet yapar)" dedim. Resulullah (sav): "Sus, yeter! Size, takat getirebileceğiniz amel yaraşır. Siz (ibadet yapmaktan) usanmadıkça, Allah da (sevab vermekten) usanmaz. Allah'a en hoş gelen dini amel, kişinin devamlı olarak yaptığı ameldir" buyurdu.
Hz. Peygamber (sav), bize iki hadis irad buyurmuştu. Ben bunlardan birini gördüm, diğerini de bekliyorum. Buyurmuştu ki: Emanet (din, adalet duyguları) insanların kalplerinin derinliklerine (yaratılışlarında, fıtri meyiller olarak) konmuştur. Sonradan Kur'an-ı Kerim indi, (İnsanlar kalplerine konmuş olan bu fitri temayüllerin) Kur'an ve hadiste te'yidini buldular. Resulullah (sav) bize bu emanetin kalplerden kalkmasından da bahsetti ve buyurdu ki: "Kişi uykuda imiş gibi farkında olmadan kalbinden emanet alınır. Geride, benek izi gibi bir iz kalır. Sonra ikinci sefer, yine uykuda imişcesine, kişi farkında olmadan kalbindeki emanet duygusundan bir miktar daha alınır. Bunun da, kalpte bir kabarcık izi gibi bir izi kalır, yani şöyle ki, ayağın üzerinden bir kor parçasını yuvarlayacak olsan değdiği yerleri kabarmış görürsün. Ne var ki, içinde işe yarar bir şey yoktur. Sonra Hz. Peygamber (sav) bir çakıl tanesi aldı, onu ayağnıın üzerinde yuvarladı. (Ve sözüne davam etti:) "(Emanet bu şekilde peyder pey azalmaya devam eder, o hale gelinir ki artık) alış verişe giden insanlarda (itimad, güven, doğruluk ve) emanet tamamen kaybolur. Hatta dürüstler 'Falanca kabilede dürüst insanlar varmış' diye parmakla gösterirler. Bazan da, kalbinde zerre miktar iman olmayan bir kimsenin "ne civanmerd, ne kibar, ne akıllı kişi" diye övüldüğü olur." (Huzeyfe devam etti:) "Ben öyle günler gördüm ki, hanginizle alış veriş yaptığıma aldırmazdım. Muhatabım Müslüman idiyse, bana karşı hile yapmasına dindarlığı mani olurdu. Muhatabım Yahudi veya Hıristiyan idiyse, onu da, amiri(nden validen gelen korku ve disiplin) bana hile yapmaktan alıkoyardı. Fakat bugün sizden sadece falanca falanca ile (gönül huzuruyla) alış veriş yapabilirim."
Bayram hutbesini okuma işini namazdan öne alanın ilki Mervan'dır. O, bu işe tevessül edince cemaatten birisi ayağa kalkarak: "Yanlış iş yapıyorsun, namazın hutbeden önce kılınması gerekir" dedi. Mervan: "Artık o usul terkedildi" diyerek devam etmek istedi. Ebu Saidu'l-Hudri ortaya atılarak: "Bu adam, üzerine düşen uyarma vazifesini yaptı. Zira ben Hz. Peygamber (sav)'in şöyle söylediğim işittim: "Sizden kim (sünnetimize uymayan) bir münker görürse (seyirci kalmayıp) onu eliyle düzeltsin. Buna gücü yetmezse lisanıyla düzeltsin. Buna da gücü yetmezse kalbiyle buğzetsin. Bu kadarı imanın en zayıf mertebesidir." (Tirmizi'nin rivayetinde şöyle denir: "Bir adam kalkarak ey Mervan sünnete muhalefet ettin..." dedi. Ebu Davud şu ziyadeyi kaydeder: "Sen bayram gününde minberi (musallaya) çıkardın. Halbuki daha önce bayramda minber çıkarılmazdı. Bir de hutbeyi namazda öne aldın."
Allah(c.c.) sizlerden ve cümle İslam aleminde ki bütün kardeşlerimizden razı olsun.