Peygamberimiz'in (sav) döneminden kutsal alıntılar.
Dikkat, bu websitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanmaktayız. Eğer çerezler hakkında bilgi sahibi değil iseniz daha fazla bilgi için buraya tıklayın.
Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Sizden biri, kendi için sevdiğini kardeşi için de sevmedikçe gerçek imana eremez." (Nesai'nin rivayetinde "...hayır şeylerden" ziyadesi mevcuttur.)
Şöyle demiştir: Hz. Peygamber (sav) devrinde mevcut olan şeylerden (kelime-i şehadet dışında) hiçbirini artık göremiyorum." Kendisine "namazı da mı?" diye itiraz edilince: "Namaza da ne yaptığınızı bilmiyor musunuz, (öğleyi akşama yakın kılmadınız mı)? cevabını verir.
Hz. Peygamber (sav) buyurdu ki: "Her şeyin bir şevki vardır. Her şevkin de bittiği bir zaman vardır. (Yapacağı işe karşı bu şevki) duyan kişi işini yaparken mutedil hareket eder ve bu itidali devam ettirirse, muvaffak olacağını ümid edin, (çünkü bu şekilde takibine devam edebilir). Şayet (aşırılığa düşerek dikkat çekmiş ve) parmakla gösterilecek hale gelmişse, ona itibar edip (salihlerden) saymayın."
Birgün Hz. Ebu Bekir (ra)'la karşılaştık. Bana: "Nasılsın?" diye sordu. "Hanzala münafık oldu" dedim. "Sübhanallah, sen neler söylüyorsun?" diye şaşırdı. Ben açıkladım: "Hz. Peygamber (sav)'in huzurunda olduğumuz sırada bize cennet ve cehennemden söz edilir, sanki gözlerimizle görmüş gibi oluruz. Oradan ayrılıp çoluk çocuğumuza, bağ bahçemize karışınca çoklukla unutup gidiyoruz". Hz. Ebu Bekir (ra) de: "Allah'a yemin olsun ben de aynı şeyi hissediyorum" dedi. Beraberce Hz. Peygamber (sav)'e gittik ve bu durumu açtık. Bize: "Nefsimi kudret elinde tutan Zat-ı Zülcelal'e kasem olsun siz, benim yanımdaki hali dışarda da devam ettirip (cennet ve cehennemi) hatırlama işini koruyabilseniz melekler sizinle yataklarınızda, yollarda müsafaha ederdi. Fakat ey Hanzala, bazan öyle bazan böyle olması normaldir (münafıklık değildir)" dedi ve (son cümleyi üç kere tekrarladı."
Hz. Peygamber (sav) birgün yere çubukla, kare biçiminde bir şekil çizdi. Sonra, bunun ortasına bir hat çekti, onun dışında da bir hat çizdi. Sonra bu hattın ortasından itibaren bu ortadaki hatta istinad eden bir kısım küçük çizgiler attı. Resulullah (sav) bu çizdiklerini şöyle açıkladı: Şu çizgi insandır. Şu onu saran kare çizgisi de eceldir. Şu dışarı uzanan çizgi de onun emelidir. (Bu emel çizgisini kesen) şu küçük çizgiler de musibetlerdir. Bu musibet oku yolunu şaşırarak insana değmese bile, diğer biri değer. Bu da değmezse ecel oku değer.
Resulullah (sav) buyurdular ki: "Nafaka için harcananın hepsi Allah yolunda harcanmış gibidir, bina için harcanan müstesna, bunda hayır yoktur."
Cebrail (a.s.) Resulullah (sav)'a gelerek: "Ey Muhammed, Allah semayı bir parmak üzerine, arzları bir parmak üzerine, dağları bir parmak üzerine, nehirleri bir parmak üzerine, diğer mahlukatı bir parmak üzerine koydu, sonra şöyle buyurdu: "Ben (kainat mülkünün) Melikiyim." Resulullah (sav) güldü ve: "Allah'ı hak (ve layık) olduğu vech ile takdir etmediler. Halbuki kıyamet günü arz toptan ancak O'nun bir kabzasıdır. Gökler de onun sağ eliyle (toplanıp) dürülmüşlerdir..." (Zümer, 67) mealindeki ayeti okudu.
Ey Muhammed! Cebrail sana Kur'an okurken, unutmamak için acele edip onunla beraber söyleme (sadece dinle) (Kıyamet 16) mealindeki ayet hakkında şu açıklamayı yaptı: "Hz. Peygamber (sav) vahiy geldiği zaman büyük bir şiddet (ve ağırlık) hissederdi. Bunun tesiriyle dudaklarını kımıldatırdı. Bunun üzerine şu ayet indi. (mealen): "(Ey Muhammed, Cebrail sana Kur'an okurken acele edip onunla beraber söyleme (sadece dinle). Onu toplamak ve okutmak bize aittir" (Kıyamet 16). İbnu Abbas devamla der ki: "Ayette geçen "onun toplanması" tabirinden murad "(yeni nazil olan) ayetin Hz. Peygamber (sav)'in kalbinde toplanması, yerleşmesi, sonra da Hz. Peygamber (sav) tarafından okunmasıdır." "Biz vahyi okuduğumuz zaman, sen onun kıraatine uy" (18. ayet) ayetinde de, "Dinle ve sus, sonra onu sana biz okuturuz" denmektedir. Bu vahiyden sonra, Cibril (a.s.) vahiyle gelince, sadece dinlerdi. Cibril gidince yeni gelen vahyi, kendisine nasıl okunmuş ise, öylece okurdu."
Resulullah (sav) efendimiz: "(Arz) o gün Rabbinin ona vahyetmesiyle haberlerini anlatır" mealindeki ayeti okudu ve: "Arzın anlatacağı haberleri nelerdir, biliyor musunuz?" diye sordu. Yanındakiler: "Allah ve Resulü bilir!" diye cevap verdiler. Resulullah (sav) açıkladı: "Bu haber, kadın ve erkek her kulun arz üzerinde işlemiş oldukları amellere şahidlik etmesidir. Her kul için arz: "Şu ayda, şu günde, şu şu işlemi yaptı" diyecektir"
Abdullah İbnu Mes'ud (ra) bize iki hadis rivayet etti. Bunlardan biri Hz. Peygamber (sav)'den di, diğeri de kendisinden. Dedi ki: "Mü'min günahını şöyle görür: "O, sanki üzerine her an düşme tehlikesi olan bir dağın dibinde oturmaktadır. Dağ düşer mi diye korkar durur. Facir ise, günahı burnunun üzerinden geçen bir sinek gibi görür" İbnu Mes'ud bunu söyledikten sonra eliyle, şöyle diyerek, burnundan sinek kovalar gibi yapmıştır. Sonra dedi ki: "Ben Resulullah (sav)'ın şöyle söylediğini duydum: "Allah, mü'min kulunun tevbesinden, tıpkı şu kimse gibi sevinir: "Bir adam hiç bitki bulunmayan, ıssız, tehlikeli bir çölde, beraberinde yiyeceğini ve içeceğini üzerine yüklemiş olduğu bineği ile birlikte seyahat etmektedir. Bir ara (yorgunluktan) başını yere koyup uyur. Uyandığı zaman görür ki, hayvanı başını alıp gitmiştir. Her tarafta arar ve fakat bulamaz. Sonunda aç, susuz, yorgun ve bitap düşüp: "Hayvanımın kaybolduğu yere dönüp orada ölünceye kadar uyuyayım" der. Gelip ölüm uykusuna yatmak üzere kolunun üzerine başını koyup uzanır. Derken bir ara uyanır. Bir de ne görsün! Başı ucunda hayvanı durmaktadır, üzerinde de yiyecek ve içecekleri. İşte Allah'ın, mü'min kulunun tevbesinden duyduğu sevinç, kaybolan bineğine azığıyla birlikte kavuşan bu adamın sevincinden fazladır." Müslim'in bir rivayetinde şu ziyade var: "(Sonra adam sevincinin şiddetinden şaşırarak şöyle dedi: "Ey Allah'ım, sen benim kulumsun, ben de senin Rabbinim"
Allah(c.c.) sizlerden ve cümle İslam aleminde ki bütün kardeşlerimizden razı olsun.