Peygamberimiz'in (sav) döneminden kutsal alıntılar.
Dikkat, bu websitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanmaktayız. Eğer çerezler hakkında bilgi sahibi değil iseniz daha fazla bilgi için buraya tıklayın.
Resulullah (sav)'dan işitmiş olduğum bir kelimenin Cemel Vak'ası sırasında Allah'ın izni ile faydasını gördüm. Şöyle ki bir ara, neredeyse ashab-ı Cemel'e katılarak onların yanında yer alıp savaşmaya karar vermiştim. Hemen, Resulullah (sav)'ın, "İranlıların başına Kisra'nın kızı kraliçe oldu" diye haber geldiği zaman (söylemiş olduğu sözü hatırladım ve onlara katılmaktan vazgeçtim. O zaman Efendimiz: "İşlerini kadına tevdi eden bir kavm felah bulmayacaktır" demiş idi. (Tirmizi'de şu ziyade gelmiştir: "Hz. Aişe Basra'ya geldiği zaman bunu hatırladım. Bu söz sayesinde Allah beni muhafaza etti")
Kıtlığa uğradım. Bunun üzerine Medine bahçelerinden birine girdim. Başak ovup hem yedim hem de torbama aldım. Derken sahibi gelip beni yakaladı, dövdü, torbamı elimden aldı ve beni Resulullah'a getirdi. Durumu ona anlattı. Resulullah (sav) mal sahibine: "Cahilken öğretmedin, açken de doyurmadın!" dedi. Sonra emri üzerine, torbamı saldı. (Sonra Resulullah) bana bir veya yarım sa' miktarında yiyecek verdi.
Berire'nin kocası, Muğis adında bir köle idi. Ben onu, Berire'nin etrafında ağlayarak tavaf edercesine dolaştığını görür gibiyim. Gözyaşları sakallarını ıslatmıştı. Hatta Resulullah (sav) bir ara amcası Abbas (ra)'a: "Muğis'in Berire'ye olan sevgisine mukabil, Berire'nin Muğis'e olan nefreti seni hayrete sevketmiyor mu?" buyurdu. (Muğis'in haline acıyarak) Berire'ye "Muğîs'e ric'at etmez misin?" diye şefaatte bulundu. Ancak Berire kararlı idi: "Ey Allah'ın Resulü, bunu emir mi buyuruyorsunuz? (Eğer, emirse hayhay. Hemen ayrılma kararımdan döneyim!)" dedi. Resulullah: "Hayır! ben sadece onun lehine şefaatte bulunuyorum!" deyince, Berire: "Öyleyse ona ihtiyacım yok!" cevabını verdi.
Resulullah (sav), Halid (ra)'i Beni Cezime'ye gönderdi. (Yurdlarına varınca Halid) onları önce İslam'a davet etti. Onlar "müslüman olduk!" demeyi güzel söyleyemediler, "Sabii olduk, Sabii olduk!" dediler. Halid de onları öldürmeye, esir etmeye başladı. Bizden her bir askere esirini verdi. Sonra bir gün geçince, herkese esirini öldürmeyi emretti. Ben: "Vallahi ben esirimi öldürmem! Arkadaşlarımdan da kimse esirini öldürmez!" dedim. Resulullah (sav)'a gelince, durumu haber verdik. Ellerini kaldırıp: "Allah'ım, Halid'in yaptığından beriyim!" dedi ve bunu iki sefer tekrar etti.
Resulullah (sav) buyurdular ki: "İki kadın vardı. Bunların beraberlerinde iki de çocukları vardı. Bir kurt gelerek bu çocuklardan birini kapıp kaçırdı. Kadın, arkadaşına: "Kurt senin çocuğunu kaçırdı!" dedi. Diğeri ise: "Hayır, senin çocuğunu alıp gitti!" dedi. Bunlar (ihtilafa düşüp) Hz. Davud aleyhisselam'a dava açtılar. Hz. Dauud, büyük kadın lehine hükmetti. Küçük, hükme razı olmayınca, davayı Hz. Süleyman'a götürdüler. Hz. Süleyman aleyhisselam: "Bir bıçak getirin, çocuğu ikiye böleyim, size birer parça vereyim!" diye hükmetti. Küçük kadın: "Böyle yapma! Allah'ın rahmetine mazhar ol! Çocuk onundur." dedi. Hz. Süleyman bu cevap üzerine çocuğun küçük kadına ait olduğuna hükmetti.
Resulullah (sav) zamanında iki kişi bir deve hakkında iddiada bulundular. Her biri, iki tane şahid getirdi. Bunun üzerine (sav) deveyi ikiye bölerek aralarında taksim etti."
Resulullah (sav) buyurdular ki: "İsa aleyhisselam hırsızlık yapan bir adam görmüştü: "Hırsızlık mı yaptın?" dedi. Adam: "Asla! Kendisinden başka ilah olmayan Zat'a yemin olsun" diye cevap verince Hz. İsa: "Allah'a inandım, gözlerimi tekzib ettim!" dedi."
Allah(c.c.) sizlerden ve cümle İslam aleminde ki bütün kardeşlerimizden razı olsun.