Hadislerimiz

Peygamberimiz'in (sav) döneminden kutsal alıntılar.

Hoşgeldiniz, Hayırlı Geceler

Talak

İmam Mdlik'e ulaştığına göre, Hz. Ali (ra): "Karı-kocanın arasının açılmasından endişelenirseniz, erkeğin ailesinden bir hakem ve kadının ailesinden bir hakem gönderin, bunlar düzeltmek isterlerse, Allah onların aralarım buldurur" (Nisa 35) ayetinde temas edilen iki hakem hakkında "karı-kocanın ayrılma veya birleşme kararları bu iki hakemin vereceği hükme kalmıştır" diye beyanda bulunmuştur.

Hilal İbnu Ümeyye (ra) Resulullah (sav)'ın yanında, hanımının Şerik İbnu Şahma ile zina yaptığını söyledi.Resulullah (sav): "Ya delil getirirsin veya sırtına hadd tatbik edilir" dedi. Hilal: "Ey Allah'ın Resulü! Birimiz, hanımı üzerinde bir adam görse, koşup delil mi arayacak?" dedi. Resulullah (sav) önceki sözünü tekrar ediyordu: Ya delil getirirsin ya da sırtına had uygulanır." Bunun üzerine Hilal: "Seni hak üzerine gönderen Zat'a kasem olsun doğruyu söylüyorum. Mutlaka Allah sırtımı hadden kurtaracak bir vahiy gönderecektir" dedi. Cibril (a.s.) indi ve şu vahyi indirdi: "Karılarına zina isnad edip de kendilerinden başka şahidleri olmayanların şahidliği, kendisinin doğru sözlülerden olduğuna Allah'ı dört defa şahid tutmasıyla olur. Beşincisinde eğer yalancılardan ise Allah'ın lanetinin kendisine olmasını diler" (Nur 6-7). Resulullah (sav) oradan ayrıldı. Onlara adam gönderdi. Hilal geldi (lanet okuyarak) şehadette bulundu. Resulullah (sav): "Allah biliyor ki, ikinizden biriniz yalancısınız, tevbekar olanınız var mı?" dedi. Sonra kadın kalktı, o da şehadetde bulundu. Kadın beşinci şehadette iken kadını durdurdular ve: "Beşince şehadet, (yalancı olduğun takdirde) şiddetli azab gerektirir" dediler. İbnu Abbas der ki: Bunun üzerine kadın durakladı ve sükut etti. Öyle ki, yeminden rücü edeceğini sandık. Sonra: "Hayır, vallahi kavmimi bundan böyle mahcup hale düşürmeyeceğim" dedi ve yeminini tamamladı. Resulullah (sav): "İyi bakın, eğer bu kadın gözleri sürmeli, kabaları iri, bacakları kalın bir çocuk doğurursa bilin ki bu çocuk Şerik İbnu Sahma'dandır" buyurdu. Gerçekten de bu evsafta bir çocuk doğurdu. Bunun üzerine Resulullah (sav) şöyle söylediler: "Eğer, Allah'ın Kitabı'nda kadının yemini ile haddin düşeceği hususunda hüküm gelmemiş olsaydı, (çocuktaki bu benzerlikten hareketle kadının zaniliğine hükmederdim ve) onun benden göreceği vardı."

Abdullah İbnu Übey İbni Selül cariyesine: "Git biraz fahişelik yap (da para kazan)" diye emretti. Bunun üzerine Cenab-ı Hakk: "Dünya hayatinin geçici menfaatini elde etmek için, iffetli olmak isteyen cariyelerinizi fuhşa zorlamayın..." (Nur 33) mealindeki ayeti inzal buyurdu.

Hamd o Allah'a dır ki, bütün sesleri işitir. Israrcı (mücadeleci) kadın Havle, Hz.Peygamber (sav)'i evinin yanında buldu. Resulullah (sav)'a birşeyler söylüyordu. Ama ne söylediğini işitmiyordum. Cenab-ı Hakk şu ayeti indirdi: "(Habibim) Zevci hakkında seninle direşip duran (nihayet halinden) Allah'a şikayet etmekte olan (kadın)ın sözünü umulduğu veçhile Allah dinlemiştir. Allah sizin konuşmanızı zaten işitiyordu. Çünkü Allah hakkıyla işitici, kemaliyle görücüdür" (Mücadele 1).

Kocam Evs İbnu's-Samit bana zıharda bulunmuştu. Derhal Hz. Peygamber (sav)'e şikayete geldim. Resulullah (sav)'a durumu arzedince bana: "Allah'tan kork, o senin amcaoğlundur" diye onun hakkında beni iknaya çalışıyordu. Ben ısrarıma devam ettim. Derken ayet nazil oldu, "(Habibim) zevci hakkında seninle direşip duran (nihayet halinden) Allah'a şikayet etmekte olan kadının sözünü umduğu veçhile Allah dinlemiştir..." (Mücadele, 1). Vahiy üzerine Resulullah (sav): "Kocan bir köle azad eder" buyurdu. Ben: "Onun kölesi yok!" dedim. Resulullah (sav): "Öyleyse ard arda iki ay oruç tutar" dedi. Ben tekrar: "Ey Allah'ın Resulü, kocam çok yaşlıdır, oruca tahammül edemez!" dedim. "Öyleyse",dedi, "altmış fakir doyursun!" "Onun elinde", dedim, "sadaka olarak verecek hiçbir şeyi yok, (nasıl altmış fakir doyuracak?)" "Öyleyse," dedi, "ona ben yardım edeyim. Şu bir arak hurmayı al götür!" "Ey Allah'ın Resulü", dedim, "diğer bir arak'ı da ben verip ona yardım edeyim." "Güzel söyledin", dedi, "git bunlarla ona bedel altmış fakiri doyur. Sonra da (eski nikahınla) amcaoğluna dön!" Ravi bir arakın altmış sa' miktarında bir ölçek olduğunu belirtti.

Resulullah (sav) kadınlarla biati (elle musafaha etmeden) sözle yapıyor ve şu ayette belirtilen şartları koşuyordu: "Allah'a hiçbir şeyi eş tutmamaları, hırsızlık yapmamaları, zina etmemeleri, evlatlarını öldürmemeleri, elleriyle ayakları arasında bir iftira düzüp getirmemeleri, (emredilecek) herhangi bir iyilik hususunda sana asi olmamaları.." (Mümtahine, 12). Hz.Peygamber (sav) eli, malik olmadığı hiçbir kadının eline asla değmedi. Kadınlar, bu şartları kendi sözleri ile ikrar edince, Hz. Peygamber (sav), "Artık gidin, sizinle biat ettik" derdi (ve musafahada bulunmadan onlarla biatını tamamlardı). Hayır, Allah'a yemin olsun, asla onun eli hiçbir kadının eline değmedi. Fakat kadınlarla sözle biat akdi yaptı.

Ey Peygamber! Kadınları boşayacağınızda, onları, iddetlerini gözeterek boşayın.. (Talak 1) mealindeki ayeti, "...iddetlerinin önünde boşayın" diyerek kıraat etmiştir (okumuştur). (İmam Malik der ki: "Bununla, her temizlik devresinde bir kere boşaması gerektiğini kastedmiştir.")

Hz. Peygamber (sav) balı ve tatlı şeyleri severdi. Ayrıca, ikindi namazlarını kıldıktan sonra (hergün) kadınlarını teker teker ziyaret eder, herbirine yaklaşır (sohbette bulunurdu.) Bu ziyaretlerinin birinde Hz. Hafsa (ra)'nın yanına girmişti. Bu defa onun yanında, her zamanki kaldığı mutad müddetten fazla kaldı. Ben bunu kıskanarak sebebini (Resulullah'ın diğer hanımlarından) sordum. Bana: "Yakınlarından bir kadın Hafsa'ya bir okka (Taif) balı hediye etti, Resulullah (ra)'a ondan şerbet yapıp ikram etmiş olmalı, (o da şerbet hatırına sohbetini biraz uzatmıştır)" dediler. Ben: "Öyleyse, kasem olsun biz de ona mutlaka bir hile kurmalıyız!" dedim. Şevde (ra)'e: "(Hafsa'dan sonra sıra senin) O girince sana yaklaşacak. Sana yaklaşınca O'na: "Ey Allah'ın Resulü! Sen megafih mi yedin?" diyeceksin. (Ben biliyorum ki, o sana:) "Hayır! "diyecek. O zaman sen de: "Öyleyse senden bumuma gelen bu koku da ne?" diyeceksin." Bir rivayette Hz. Aişe şu açıklamayı yapar: "Resulullah (sav) kendisinde kötü bir koku hissedilmesine tahammül edemez, buna çok üzülürdü (Bu sebeple gerçeği itiraf ederek) muhakkak "Hafsa bana bal şerbeti ikram etti" diyecek. O zaman sen kendisine "Demek ki arı, balını urfut ağacından almış" diyeceksin. (Senden sonra bana uğradığı zaman) ben de böyle hareket edip aynı şeyleri söyleyeceğim. Ey Safiyye, sana uğradığı zaman sen de aynı şeyleri söyle! dedim." Hz. Aişe anlatmaya devam etti: "Sevde (bilahere bana) dedi ki: "Kendinden başka ilah bulunmayan Allah'a kasem olsun, bana tenbih ettiğin şeyleri, Resulullah (sav) kapıdan görünür görünmez, senden korktuğum için (unutmadan) hemen söylemek istedim." Ne ise, Resulullah (sav) kendisine yaklaşınca Sevde: "Ey Allah'ın Resulü meğafir mi yediniz?" der: "Hayır!" cevabını alır. Bunun üzerine aralarında şu konuşma geçer: "Öyleyse bu koku da ne?" "Hafsa bana bal şerbeti ikram etti." "Demek ki arı urfut yemiş." Hz. Aişe (ra) anlatmaya devam ediyor: "Resulullah (sav) bana uğrayınca ben de aynı şeyleri söyledim. Keza, Safiyye (ra)'ye uğrayınca o da aynı şeyleri söyledi. Müteakiben Resulullah (sav) Hafsa (ra)'nın yanına girince: "Ey Allah'ın Resulü sana o şerbetten ikram edeyim mi?" diye sorar. Hz. Peygamber (sav): "Hayır, ihtiyacım yok!" cevabını verir. (Bu durumu işittiği zaman) Sevde (ra): "Allah'a kasem olsun balı ona haram ettik!" dedi. Ben kendisine: "Sus, (sesini çıkarma)" dedim."

Müşrikler, Hz. Peygamber (sav) ve mü'minler karşısında iki kısımdı. Ehl-i harb olan müşrikler, ki Resulullah (sav) kendileriyle savaş halinde idi. Bir de ehl-i ahd yani aralarında antlaşma yapılmış olan müşrikler vardı. Onlarla savaşılmıyordu. Onlar da Resulullah (sav)'a, karşı savaşmıyorlardı. Ehl-i harb'ten bir kadın hicretle geldiği zaman, hayız olup temizleninceye kadar evlenmek üzere istetilmiyordu. Temizlenince onun nikahlanması helal oluyordu. Şayet nikahtan önce, kadının kocası da hicret ederek gelecek olsa, kadın kendisine veriliyordu. Ehl-i harbten bir köle veya cariye hicret edecek olsa bunlar hür olur ve Muhacirlerin bütün haklarını elde ederler. Sonra İbnu Abbas (ra), -Mücahidin rivayetinde olduğu şekilde- Ehl-i ahdia ilgili olarak rivayete devam etti: "...kendileriyle antlaşma yapılmış müşriklere ait bir köle veya cariye hicret edecek olsa, bunlar da iade edilmezlerdir ancak değerleri ne ise o ödenirdi." İbnu Abbas devamla der ki: "Kureybe Bintu Ebi Umeyye Hz. Ömer'in yanında idi, boşadı. Kadınla, Muaviye İbnu Ebi Süfyan evlendi. Ümmül-Hakem Bintü Ebi Süfyan da Iyaz İbnu Ganem el-Fıhri'nin nikahı altında idi. O da bunu boşadı. Ümmül-Hakem'le de Abdullah İbnu Osman es-Sakafi evlendi."

Resulullah (sav) buyurdular ki: " Kalem üç kişiden kaldırılmıştır: Uyanıncaya kadar uyuyandan, ihtilam oluncaya kadar çocuktan, aklı erinceye kadar mecnundan." [Ebu Davud, diğer bir rivayette şu ziyadeyi kaydetmiştir: "...yaş sebebiyle aklı fesada uğrayandan..."]

Allah(c.c.) sizlerden ve cümle İslam aleminde ki bütün kardeşlerimizden razı olsun.

La ilahe İllallah Muhammed'ur Resulullah


Vintage vektörleri Freepik tarafından tasarlanmıştır.

Creative Commons Lisansı
Bu eser Creative Commons Alıntı-Gayriticari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.
Bu sayfadan alıntı yaparak veya kopyalayarak herşeyi kullanabilmeniz ticari ve gelir getiren amaçlar hariç herşey için serbesttir.

2012, Hadislerimiz.com