Peygamberimiz'in (sav) döneminden kutsal alıntılar.
Dikkat, bu websitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanmaktayız. Eğer çerezler hakkında bilgi sahibi değil iseniz daha fazla bilgi için buraya tıklayın.
Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Emin bir Müslüman mal muhafızı olsa ve vazifesini dürüstlükle yapsa, şöyle ki, kendisine (sadaka vs. nevinden) emredileni gönül hoşluğuyla eksiksiz ve tam olarak yerine verse, sadakayı veren iki kişiden biri olur." (Nesai, hadisin başında şu ziyadeyi kaydetti: "Mü'min kişi, diğer mü'mine karşı duvar gibidir, birbirlerini takviye ederler")
Hz. Peygamber (sav)'la birlikte gazveye katıldım. Ben su taşımada kullandığımız devemizin üzerinde giderken Resulullah (sav) bana kavuştu. Devem yorgundu ve bu yüzden gerilerden yürüyordu. Durumu görünce Hz. Peygamber (sav) de geride kalarak deveyi sürdü ve ona dua buyurdu. Bunun üzerine bütün develerin önünden gitmeye başladı. Bana: "Deveni nasıl görüyorsun?" diye sordu. "Çok iyi görüyorum, bereketiniz değdi" dedim. "Onu bana satar mısın?" buyurdu. Ben utandım, bundan başka su taşıyan devemiz yoktu. Yine de "evet" dedim ve Medine'ye varıncaya kadar sırtı benim olmak şartıyla deveyi kendilerine sattım. Ona: "Ey Allah'ın Rasülü yeni evliyim" diyerek izin istedim. Bana izin verdiler. Bunun üzerine, Medine'ye gelince beni dayım karşıladı. Deveden sordu. Deve ile ilgili yaptıklarımı anlatınca beni ayıpladı. İzin istediğim sırada Hz. Peygamber (sav): "Bakire ile mi, dulla mı evlendin?" diye sormuştu. Ben "dul biriyle" dedim. "Niye bakire ile değil, o seninle sen de onunla şakalaşırdınız" buyurdu. Ben: "Ey Allah'ın Resulü, babam vefat etti. Bir çok kız kardeşim var, hepsi de küçük. Onlarla aynı yaşta, onların terbiyeleriyle meşgul olamayacak, onlara bakamıyacak çok genç biriyle evlenmeyi uygun bulmadım. Bu sebeple onlara bakıp terbiyelerini yapacak bir dulla evlendim" dedim. Resulullah (sav) Medine'ye gelince deveyi vermek üzere yanlarına gittim. Bana parasını verdi ve deveyi de iade etti.
Bir rivayette de şöyle gelmiştir: Hz. Bilal (ra), Resulullah (sav)'a, (iyi cins bir hurma olan) berni hurması getirmişti. "Bu nereden?" diye sordu. Bilal (ra): "Bizde adi hurma vardı. Resulullah (sav)'ın yemesi için ondan iki ölçek vererek bundan bir ölçek satın aldık" dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav): "Eyvah! Bu ribanın ta kendisi, eyvah bu ribanın ta kendisi, sakın öyle yapma. Şayet iyi hurma satın almak istersen elindekini ayrıca sat. Sonra onun parasıyla iyi hurmayı satın al" dedi.
Resulullah (sav) beni Ramazan zekatını muhafazaya tayin etmişti. Derken kara bir adam gelerek zahireden avuç avuç almaya başladı. Ben derhal kendisini yakaladım ve: "Seni Resulullah (sav)'a çıkaracağım" dedim. Bana: "Ben fakir ve muhtaç bir kimseyim, üstelik üzerimde bakmak zorunda olduğum çoluk-çocuk var, ihtiyaçlarım cidden çoktur, şiddetlidir" dedi. Ben de onu salıverdim. Sabah olunca, Hz. Peygamber (sav): "Ey Ebu Hüreyre! Dün akşamki esirini ne yaptın?" diye sordu. Ben: "Ey Allah'ın Resulü, bana şiddetli ihtiyacından ve çoluk-çocuktan dert yandı. Bunun üzerine ona acıyarak salıverdim" dedim. Resulullah (sav): "Ama o sana muhakkak yalan söyledi. Haberin olsun, o tekrar gelecek!" buyurdu. Bu sözünden anladım ki, herif tekrar gelecek. Binaenaleyh onu beklemeye başladım. Derken yine geldi ve zahireden avuçlamaya başladı. Ben de derhal yakaladım ve: "Seni mutlaka Resulullah (sav)'a çıkaracağım" dedim. Yine yalvararak: "Beni bırak, gerçekten çok muhtacım, üzerimde çoluk-çocuk var, bir daha yapmam" dedi. Ben yine acıdım ve salıverdim. Ertesi gün Resulullah (sav): "Ey Ebu Hüreyre, dün geceki esirini ne yaptın?" diye sordu. Ben: "Ey Allah'ın Resulü, bana ihtiyacından çoluk-çocuğundan dert yandı. Ben de acıdım ve salıverdim" dedim. "Ama" dedi, Resulullah: "O yalan söyledi fakat yine gelecek." Üçüncü sefer yine gözetledim. Yine geldi ve zahireden avuç avuç almaya başladı. Onu yine yakalayıp: "Seni mutlaka Hz. Peygamber (sav)'e götüreceğim. Bu üçüncü gelişin, üstelik sıkılmadan başka gelmeyeceğim deyip yine de geliyorsun" dedim. Yine bana rica ederek şöyle söyledi: "Bırak beni, sana birkaç kelime öğreteyim de Allah onlarla sana fayda ulaştırsın". Ben: "Nedir bu kelimeler söyle!" dedim. Bana dedi ki: "Yatağa girdin mi Ayetü'l-Kürsi'yi sonuna kadar oku. Bunu yaparsan Allah senin üzerine muhafız bir melek diker, sabah oluncaya kadar sana şeytan yaklaşamaz". Ben yine acıdım ve serbest bıraktım. Sabah oldu, Resulullah (sav): "Dün akşamki esirini ne yaptın?" diye sordu. Ben: "Ey Allah'ın Resulü, bana birkaç kelime öğreteceğini, bunlarla Allah'ın bana faide ihsan buyuracağını söyledi, ben de kendisini yine serbest bıraktım" dedim. Resul-i Ekrem (sav): "Neymiş onlar?" dedi. Ben: "Efendim, döşeğine uzandığın vakit Ayetü'l-Kürsi'yi başından sonuna kadar oku. (Bunu okursan) Allah'ın koyacağı bir muhafız üzerinden eksik olmaz ve ta sabaha kadar şeytan sana yaklaşmaz!" dedi, cevabını verdim. Resulullah (sav) bunun üzerine: "(Bak hele!) o koyu bir yalancı olduğu halde, bu sefer doğru söylemiş. Ey Ebu Hüreyre! Üç gecedir kiminle konuştuğunu biliyor musun?" dedi. Ben: "Hayır!" cevabını verdim. "O bir şeytandı" buyurdular.
Resulullah (sav) ashabı arasında taksim edilmek üzere bir miktar davar vermişti. Dağıtım yapılınca geriye bir oğlak arttı. Ukbe durumu Resulullah (sav)'a haber verince: "Onu da sen kurban et!" buyurdu." Bir rivayette (artık Ukbe'ye kalan) bir ceze'dir. Resulullah (sav): "(Sen de) onu kurban et!" demiştir.
Resulullah (sav), (beni göndererek), kurbanlık develeriyle ilgilenmemi, onların etlerini, derilerini, çullarını tasadduk etmemi, bunlardan kasaba bir (ücret) vermememi tenbih etti." Hz. Ali (ra) der ki: "Kasaba ücretini kendimizden öderdik."
Bir bedevi, Hz. Peygamber (sav)'e gelerek: "Ey Allah'ın Resulü, Allah aşkına, hakkımda Allah'ın kitabıyla hükmet!" diye yemin verdi. Bundan daha fakih olan bir diğeri de: "Evet aramızda Kitabullah'la hükmet, bana da izin ver!" talebinde bulundu. Aleyhissalatu vesselam Efendimiz: "Meramını söyle! (seni dinliyorum)" dedi. Adam: "Oğlum bunun yanında işçi idi. Karısıyla zina yaptı. Bana, "Oğlun için recm gerekir" dediler. Ben de hemen oğlum namına yüz koyunla bir cariyeyi fidye verdim. Sonra bir de ilim adamlarına sordum. Bana: "Oğluna yüz deynek ve bir yıl sürgün cezası gerekir; bu adamın karısına da recm cezası icabeder" dediler" dedi. Resulullah (sav): "Ruhumu kudret elinde tutan Zat'a yemin olsun ikinizin arasını Kitabullah'a uygun şekilde hükme bağlayacağım: Cariye ve koyunlar sana geri verilecek. Oğluna yüz sopa ve bir yıl sürgün tatbik edilecek" buyurdu. Sonra, Eslemli bir adama seslendi: "Ey Üneys! Bu zatın hanımına git, eğer zinayı itiraf ederse onu recmet gel!" Üneys, kadına vardı. O suçunu itiraf etti. Resululluh (sav) emretti, kadın recmedildi.
Resulullah (sav)'da bir adamın (parası ödenmemiş) bir devesi vardı. Borcunu istemeye geldi. Bu sırada kaba sözler sarfetti, hatta Ashabtan bazıları haddini bildirmek istedi. Ancak Resulullah (sav) buna meydan vermeyip: "Bırakın onu! Hak sahibinin konuşma hakkı vardır" buyurdu, sonra da: "Devesini verin!" diye emretti, (ilgililer) devesini aradılarsa da bulamadılar. Fakat onunkinden daha değerli bir deve buldular. Aleyhissaltu vesselam Efendimiz: "Bunu verin" dedi. Adam: "Bana borcunu tam ödedin, Allah da sana ödesin" dedi. Aleyhissalatu vesselam: "En hayırlınız, borcunu en iyi ödeyendir!" buyurdu.
Ka'b İbnu Malik (ra) bir oğlundan, İbnu Ömer'e anlatırken şunları işitmiştir: "Babası kendisine haber vermiştir ki: Davar güden cariyeleri, bir koyunun ölmek üzere olduğunu görmüş, derhal bir taş kırarak, onunla koyunu kesmiştir. Babası ailesine: "Ondan yemeyin. Resulullah (sav)'a sorayım" demiş ve sormuştur. Resulullah (sav) yemelerini emretmiştir."
Resulullah (sav)'a bir kadın gelerek: "Ey Allah'ın Resulü," dedi. "Sana nefsimi bağışlamaya geldim." Aleyhissalatu vesselam kadına şöyle bir nazar edip sonra tepeden tırnağa gözden geçirdi, bir de sabit baktı ve sonunda (hiçbirşey söylemeden) başını yere eğdi. Kadın, Resulullah (sav)'ın hakkında hiç bir hükme varmadığını görünce oturdu. Derken bir adam doğrulup: "Ey Allah'ın Resulü! Sizin ona ihtiyacınız yoksa onu bana nikahlayın!"dedi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Yanında (buna mehir olarak verecek) bir şeyler var mı?" diye sordu. Adam: "Vallahi yok ey Allah'ın Resulü!" deyince: "Ailene git, bir şeyler bulabilecek misin bir bak." dedi. Adam gitti ve az sonra geri geldi: "Hayır, vallahi ey Allah'ın Resulü hiç bir şey bulamadım!" dedi. Resulullah tekrar: "İyi bak, demirden bir yüzük de mi yok!" buyurdu. Adam tekrar gidip yine geri geldi ve: "Hayır! Vallahi ya Resulullah, demirden bir yüzük bile yok! Ancak işte şu izarım var, yarısı onun olsun" dedi. Sehl der ki: "Adamın ridası yoktu" Aleyhissalatu vesselam: "İzarın ne işe yarar? Onu sen giyecek olsan onun üzerinde birşey olmayacak, şayet o giyecek olsa senin üzerinde bir şey kalmayacak!" buyurdular. Bunun üzerine adam oturdu. Epey bir müddet oturduktan sonra, kalktı. Resulullah (sav) onun döndüğünü görünce, geri çağırılmasını söyledi. Adamı çağırdılar. "Kur'an'dan ne biliyorsun (hangi sureler ezberinde?)" diye sordu. Adam: "Şu şu sureleri biliyorum!" diye bildiklerini saydı. Yani sen bunları ezbere okuyor musun?" diye tekrar sordu. Adam: "Evet!" deyince, Resulullah (sav): "Haydi git, ben kadını sana temlik ettim" buyurdu. (Bir rivayette: "Kur'an'dan bildiklerinen öğretmen) mukabilinde onu sana nikahladım" buyurdu)
Allah(c.c.) sizlerden ve cümle İslam aleminde ki bütün kardeşlerimizden razı olsun.