Peygamberimiz'in (sav) döneminden kutsal alıntılar.
Dikkat, bu websitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanmaktayız. Eğer çerezler hakkında bilgi sahibi değil iseniz daha fazla bilgi için buraya tıklayın.
Bir başka rivayette şöyle denmiştir: (Ebu Zerr (ra)'den naklen) Ben Resulullah (sav)'la beraber yürüyordum. O, Uhud dağına bakıyordu. Bir ara: "Evimde üç gece kalacak altınım olsun istemem. Ancak üzerimdeki bir borç sebebiyle tek dinarı koruyabilir, geri kalanın da Allah'ın kullarına şöyle şöyle dağıtılmasını emrederdim" dedi ve elleriyle önüne, sağma soluna dağıtma işareti yaptı.
Hz. Peygamber (sav) Kabe'nin gölgesinde otururken yanına geldim. Beni görünce: "Kabe'nin Rabbine kasem olsun onlar zararda" buyurdu. Ben: "Ey Allah'ın Resulü, annem babam sana feda olsun, onlar kimlerdir?" dedim. Buyurdu ki: "Onlar malca çok olanlardır. Ancak -eliyle ön, arka, sağ ve sol taraflarını göstererek- şöyle şöyle bol bol vermelerini emredenler müstesna" dedi ve hemen ilave etti: "Böyleleri ne kadar az! Şunu bilin ki, devesi, sığırı, davarı olup da zekatını vermeyen her insan kıyamet günü, o malları, mümkün olan en iri ve en semiz şekilde karşısına çıkıp, sırayla boynuzlarıyla toslayacak, ayaklarıyla çiğneyecek. Sonuncusu da bu muameleyi yapınca birinci tekrar başlayacak. Bu hal, insanlar arasındaki hüküm bitinceye kadar devam edecek"
Bir gün Resulullah (sav) bize hitab ederek şöyle buyurdular: "Sıkılık huyundan kaçının. Zira sizden önce gelip geçenler bu huy yüzünden helak oldular. Şöyle ki: Bu huy onlara cimrilik emretti, onlar hemen cimrileşiverdiler, sıla-ı rahmi kesmelerini emretti, hemen sıla-ı rahmi kestiler, doğru yoldan çıkmayı (fücur) emretti, hemen doğru yoldan çıktılar."
Resulullah (sav)'ı dinledim şöyle diyordu: "Kur'an'ı cebren (açıktan) okuyan, sadakayı açıktan veren gibidir. Kur'an'ı gizlice okuyan, sadakayı gizlice veren gibidir."
İğrenmeden alamayacağınız pis şeyleri vermeye kalkmayın.. (Bakara, 267) mealindeki ayet biz ensar hakkında indi dedi ve anlattı: "Biz hurma yetiştiren kimselerdik. Herkes, hurmasından az veya çok oluşuna göre tasadduk ederdi. Bu cümleden olarak, kişi bir iki hurma salkımı getirir onu mescide asardı. Mescidde kalan Ehl-i Suffa'nın yiyeceği yoktu. Bunlardan biri acıktığı zaman, salkıma gelir, sopasıyla vurur, ondan bir miktar hurma düşürür ve yeredi. Hayrı düşünmeyenlerden bazıları, içerisinde kalitesiz hurmaların çokça bulunduğu salkımlardan, bazıları kırık adi salkımlardan getirip asıyordu. Bunun üzerine Cenab-ı Hakk şu ayeti indirdi: "Ey iman edenler: Kazandıklarınızın temizlerinden ve size yerden çıkardıklarımızdan sarfedin; iğrenmeden alamıyacağınız pis şeyleri vermeye kalkmayın. Allah'ın müstağni ve övülmeye layık olduğunu bilin." Resulullah (sav) ayeti şöyle açıkladılar: "Sizden biri, sadaka olarak verdiği şeyin benzeri, kendisine verildiği takdirde onu istemeye istemeye, utanarak alacağı şeyden almamasına dikkat etsin." İbnu Abbas der ki: "Bundan sonra hepimiz, sahib olduğumuz şeylerin iyilerinden verir olduk." Hadisi, Tirmizi rivayet eder ve sahih olduğunu belirtir (Tefsir, (2990). Hadisi ibnu Mace, Zekat'ın 19, (1822)babında kaydeder.
Rebeze'ye uğramıştım. Orada Ebu Zerr (ra)'i gördüm. Kendisine: "Seni buraya getiren sebep nedir?" diye sordum. Şöyle açıkladı: "Şam'daydım. Bir ayet hakkında Muaviye (ra) ile ihtilafa düştük. Ayet şu: "Ey iman edenler! Hahamlar ve rahiplerin çoğu, insanların mallarını haksızlıkla yerler. Allah yolundan alıkoyarlar. Altın ve gümüşü biriktirip Allah yolunda sarfetmeyenlere can yakıcı bir azabı mujdele. Bunlar cehennem ateşinde kızdırıldığı gün, alınları, böğürleri ve sırtları onlarla dağlanacak. "Bu, kendiniz için biriktirdiğinizdir, biriktirdiğinizi tadın" denecek" (Tevbe, 34-35). Muaviye (ra): "Bu ayet ehli kitap hakkına inmiştir" dedi. Ben ise: "Hem bizim, hem de onlar hakkında indi" dedim. Bu mesele üzerinde aramızda ihtilaf çıktı. Halife Hz. Osman (ra)'a yazarak beni şikayet etti. Hz. Osman bana yazarak Medine'ye gelmemi emretti. Bunun üzerine Medine'ye geldim. Halk, sanki daha önce beni hiç görmemiş gibi, çoklukla etrafımı sardı. Durumu Osman (ra)'a açtım. Bana: "İstersen buraya yakın bir yere git" dedi. İşte beni buraya getiren gerçek sebep budur. Benim üzerime Habeşli siyahi bir köleyi amir tayin etseler mutlaka dinler, itaat ederim."
Bir bedevi kendisine: "Bana şu ayet hakkında açıklamada bulun", dedi ve ayeti okudu: "Altın ve gümüşü biriktirip Allah yolunda sarfetmeyenlere can yakıcı bir azabı müjdele" (Tevbe, 35). İbnu Ömer şu cevabı verdi: "Kim onu biriktirir ve zekatını vermezse vay haline! Bu ayet zekat emri gelmezden önceye aittir. Zekat emri gelince, Allah zekatı mallar için bir temizlik kıldı."
Muvatta'da şöyle denmiştir: "İbnu Ömer (ra)'e "(Azaba sebep olacak) hazine nedir?" diye sorulunca: "Zekatı verilmeyen maldır" diye cevap verdi."
Altın ve gümüşü biriktirip Allah yolunda sarfetmeyenlere can yakıcı bir azabı müjdele ayeti nazil olduğu zaman, Müslümanlar bundan fazlaca kaygılandılar. Hz. Ömer (ra): "Ben sizin üzüntünüzü gidereceğim, haydi gelin" dedi ve gidip Hz. Peygamber (sav)'e müracaat ederek: "Ey Allah'ın Resulü", dedi "bu ayet ashabını çok kaygılandırdı." Hz. Peygamber : "Allah zekatı, malınızda baki kalan kirliliği temizlemek için farz kıldı. Nitekim, sizden sonrakilere kalması için de mirası farz kıldı" buyurdu. İbnu Abbas devam etti: (Resulullah'ın bu açıklaması üzerine) Hz. Ömer (ra) sevincinden (Allahu ekber) dedi. Peygamberimiz (sav) açıklamasına devamla, Hz. Ömer (ra)'e: "Kişinin kendi lehine biriktirdiği şeyin ne olduğunu sana haber vereyim mi? Bu, saliha bir kadındır. Yani nazar ettiği zaman kendini hoşnud kılacak, emrettiği zaman itaat edecek, evinden uzaklaştığı zaman (malını ve namusunu) koruyacak olan kadın"
Sadaka vermeyi emreden ayet (Tevbe, 103) nazil olduğu zaman biz (ücret mukabilinde) sırtlarımızda yük taşıyor (bu yolla bir şeyler kazanıp) ondan sadaka veriyorduk. Bir adam (Abdurrahman İbnu Avf) gelerek çok miktarda bağışta bulundu. (Münafıklar dedikodu yaparak onun hakkında, gösteriş yapıyor), mürai dediler. Hemen şu ayet nazil oldu: "Sadaka vermekte gönülden davranan mü'minlere dil uzatan ve ancak ellerinden geldiği kadar verebilenlerle alay eden kimselere bu davranışlarının cezasını Allah verir. Onlara can yakıcı azab vardır" (Tevbe, 79).
Allah(c.c.) sizlerden ve cümle İslam aleminde ki bütün kardeşlerimizden razı olsun.