Peygamberimiz'in (sav) döneminden kutsal alıntılar.
Dikkat, bu websitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanmaktayız. Eğer çerezler hakkında bilgi sahibi değil iseniz daha fazla bilgi için buraya tıklayın.
Resulullah (sav) buyurdular ki: "Zalim sultanın yanında gerçeği söylemek en büyük cihaddandır."
Biz Hz. Peygamber (sav)'le birlikte Ramazanın orta on gününde i'tikafa girdik, yirminci günün sabahı olanca eşyalarımızı (evlerimize) taşıdık. Resulullah (sav) (bir hutbe irad etti ve) sonra şunu söyledi: "İ'tikafa girmiş olanlar, i'tikaf mahallerine dönsünler. Zira bu gece bana Kadir gecesinin hangi gece olduğu gösterilmişti, sonra unutturuldu. Siz, son onda ve tek gecelerde arayın. Ayrıca bu gece kendimi su ve çamur içinde secde eder gördüm," Resulullah (sav) i'tikaf mahalline dönünce, o günün sonuna doğru hava bozdu. Mescid o sıralarda (üzeri dallarla örtülmüş) çardak şeklindeydi. Hz. Peygamber (sav)'in burnu ve burun yumuşağı üzerinde su ve çamur bulaşığını gördüm. Bu gece 21. gece idi.
Resulullah (sav) buyurdu ki: "Kim "üç kız" veya "üç kızkardeş" veya "iki kızkardeş" veya "iki kız" yetiştirir, terbiye ve te'diblerini eksik etmez, onlara iyi davranır ve evlendirirse cenneti hak etmiştir." (Ebu Davud'da İbnu Abbas (ra)'dan şu rivayet de kaydedilmiştir: Resulullah (sav) buyurdu ki: "Kimin iki kızı olur da öldürmez, alçaltmaz, oğlan çocuklarını bunlara tercih etmezse, Allah onu cennete koyar")
Hz. Peygamber (sav) müzabene ve muhakala'yı yasakladı. Müzabene, yeni meyvenin daha hurma, ağacının başında iken satın alınmasıdır. İmam Malik "... kuru hurma vererek" ziyadesini kaydetti. Muhakala da buğday karşılığında tarlanın kiralanmasıdır.
Resulullah (sav) taksimden önce ganimetin satılmasını yasakladı.
Resulullah (sav) zamanında bize bayağı hurma veriliyordu. Bu muhtelif cins kuru hurmanın bir karışımı idi. Bu bayağı hurmanın iki ölçeğini bir ölçek iyi hurma mukabilinde satıyorduk. Bu tarz Hz. Peygamber (sav)'in kulağına ulaşınca şöyle buyurdu: "İki ölçek hurmaya bir ölçek hurma, iki ölçek buğdaya bir ölçek buğday iki dirheme bir dirhem olmaz."
Resulullah (sav), buyurdular ki: "Aziz ve celil olan Allah diyor ki: Kim, Kur'an-ı Kerim'i okuma meşguliyeti sebebiyle benden istemekten geri kalırsa, ben ona, isteyenlere verdiğinden fazlasını veririm."
Hz. Peygamber (sav) buyurdular ki: "(Kıyamet günü) Hz. Nuh (a.s.) ve ümmeti gelir. Cenab-ı Hakk ona: "Tebliğ ettin, dinimi duyurdun mu?" diye sorar. Nuh (a.s.): "Evet, ey Rabbim" diye cevap verir. Rabb Teala bu sefer ümmetine sorar: "Nuh (a.s.) size tebliğ etmiş miydi?" "Hayır!" bize peygamber gelmedi" derler. Rabb Teala Hz. Nuh (a.s.)'a yönelerek: "Söylediğin şey hususunda sana kim sahicilik edecek?" diye sorar. Nuh (a.s.): "Muhammed (sav) ve ümmeti!" der ve Muhammed (sav)'nın ümmeti: "Nuh tebligatta bulundu" diye şehadette bulunur. Bu duruma şu ayet işaret eder: "Biz böylece sizleri vasat bir ümmet kıldık, ta ki insanlara karşı şahidler olasınız" (Bakara, 143).
Tirmizi'nin rivayetinde şu ziyade vardır: "(...Nuh kavmi): "Bize ne bir korkutucu, ne de başka biri, hiç kimse gelmedi" derler.
Hz. Peygamber (sav) zamanında bir kısım münafıklar, Resulullah (sav) bir gazveye çıktığı vakit ondan ayrılıp geri kalırlar ve Resulullah (sav)'a muhalefet edip kaldıkları için rahatlarlar, sevinirlerdi. Resulullah (sav) Medine'ye dönünce de gelip andlar, yeminler içerek özürler beyan ederlerdi. Bir de isterlerdi ki, yapmadıkları şeylere övgüye, medh-u senaya mazhar olsunlar. Onların bu hali ile ilgili olarak şu ayet nazil oldu: "Ettiklerine sevinen ve yapmadıklarıyla övülmekten hoşlananların, sakın sakın onların azabtan kurtulacaklarını sanma, elem verici azab onlaradır" (Al-i İmran, 188).
Allah(c.c.) sizlerden ve cümle İslam aleminde ki bütün kardeşlerimizden razı olsun.