Hadislerimiz

Peygamberimiz'in (sav) döneminden kutsal alıntılar.

Hoşgeldiniz, Hayırlı Sabahlar

Ebu Zerr (r.a.)

Resulullah (sav) buyurdular ki: "Kim her ayda üç gün oruç tutarsa işte bu, yıl orucu olur. Allah Teala hazretleri bu hususu te'yiden kitabında şu ayeti indirdi: "Kim bir hayır işlerse o kendisinden on misliyle kabul edilir" (En'am 160). Bir gün on misliyle kabul ediliyor."

Resulullah (sav) buyurdular ki: "Müslüman olan bir kul, sahib olduğu her bir maldan Allah yolunda bir çiftini infak öderse, cennetin kapıcıları onu mutlaka karşılar ve her biri kendi beklediği kapıdan girmesi için davet eder." "Bu nasıl olur?" diye sorulmuştu, şöyle cevap verdi; "Diyelim ki malı deve cinsindendir, iki deve; sığır cinsindendir, iki sığır (infak eder)."

Resulullah (sav) buyurdular ki: "Ey Ebu Zerr! Marufdan (iyilik) hiç bir şeyi hakir görme, hatta bir kardeşini güler bir yüzle karşılaman bile (basit bir şey değildir). Et satın aldığın veya bir tencere kaynattığın zaman suyunu artır, ondan komşuna bir avuç (kadar da olsa) ver."

Resulullah (sav) buyurdular ki: "Amellerin en faziletlisi Allah için sevmek, Allah için buğzetmektir."

Ey Allah'ın Resulü! dedim. "Kişi, bir kavmi sever, fakat onların amelini işleyemezse, (sonu ne olacak)?" "Ey Ebu Zerr," buyurdu, "sen sevdiğinle berabersin!"

Tirmizi'nin bir rivayetinde: "Kişi sevdiğiyle beraberdir" denmiştir.

Resulullah (sav) bana: "Ey Ebu Zerr!" dedi. Ben: "Ey Allah'ın Resulü, buyurun! Emrinizdeyim, canım sana feda olsun!" diye cevap verdim.

Resulullah (sav) buyurdular ki: "On yıl boyu su bulamasa da, temiz toprak müslümanın abdest suyudur. Suyu bulunca, bedenini onunla meshlesin, zira bu daha hayırlıdır."

Eğer kılıncı şuraya koysanız -eliyle ensesini göstermiştir- ben bu esnada, Resulullah (sav)'dan işitmiş bulunduğum bir hadisi, sizin işimi bitirmezden önce söyleyebileceğime kanaatim gelse onu mutlaka söylerim.

Hz. Ebu Zerr (ra), "Resulullah (sav) ile karşılaşmazdan önce üç yıl ibadet ettim" demişti. Kendisine: "(Bu ibadeti) kimin için yaptın?" diye sordular. "Allah için!" cevabını verdi. Tekrar: "Pekiyi nereye yönelerek yaptın?" denildi. "Rabbim beni nereye yöneltmiş idiyse oraya!" dedi ve açıklamaya devam etti: "Akşam vakti namaza başlıyor, gecenin sonuna kadar devam ediyordum. O zaman kendimi bir örtü gibi atıyor, güneş tepeme yükselinceye kadar öyle kalıyordum. (Bir gün kardeşim) Üneys bana: "Benim Mekke'de görülecek bir işim var. Sen bana baş-göz ol (eksikliğimi duyurma) dedi ve Mekke'ye gitti. Oraya varınca bana dönmekte gecikti. Nihayet geldi. "Ne yaptın?" dedim. "Mekke'de bir adama rastladım, senin (gibi farklı bir) din üzerine yaşıyor. Ancak O, kendisini Allah Teala'nın gönderdiğini zannediyor" dedi. "Halk ne diyor?" diye sordum. "Halk mı? Halk O'na şair diyor, kahin diyor, sahir (sihirbaz) diyor!" dedi. Esasen Üneys şairlerden biriydi. Tekrar sordum: "Pekala sen ne diyorsun?" "Ben" dedi, "kahinlerin sözünü işittim, bilirim. Onun ki kahin sözü değil. Onun söylediklerini şiir çeşitlerine tatbik ettim. Hiçbirine uygun gelmiyor. Benden sonra kimse O'na şiir diyemez. Vallahi O doğru sözlüdür, kahinler ise hep yalancıdırlar!" dedi. Bu açıklama üzerine ben ona: "Öyleyse benim işlerime de sen baş-göz ol, bir de ben gidip göreyim!" dedim. Ebu Zerr, gerisini şöyle anlatır: "Mekke'ye geldim. Halktan zayıf bir adam buldum. Ona: "Şu Sabii (sapık) dediğiniz adam nerede?" diye sormuştum. Adam, beni göstererek: "Burada bir sabii var! Burada bir sabii var!" diye bağırmaya başladı. Derken vadi halkı kesek ve kemiklerle üzerime hücum etti. Bayılarak yığılmış kalmışım. Kendime gelip kalktığım zaman kırmızı bir dikili taş gibiydim. Zemzem'e kadar gittim. Kanlarımı yıkadım, suyundan biraz içtim. Böylece otuz gün, gece ile gündüz arası kaldım. Bu esnada zemzem suyundan başka hiçbir taam almadım. Buna rağmen şişmanladım ve karnımın kavrımları arttı. Ciğerimde açlık hissi duymadım. Mekkeliler, ay ışığı olan bir gecede uyurken Beytullah'ı tavaf eden yoktu. Onlardan sadece iki kadar, İsaf ve Naile (adındaki putlarına) dua ediyordu. Tavafları sırasında bana kadar geldiler. (Dayanamayıp): "Onları birbirlerine nikahlayıverin bari!" dedim. Onlar dualarından vazgeçmeyip, tavaflarını yaparken yanıma kadar geldiler. Bu sefer: "Onlar(a niye tapıyorsunuz)? Odundan farkları ne?" dedim. Kadınlar: "(İmdat!) burada bir adam yok mu?" diye velvele kopararak gittiler. Tam o sırada kadınları Resulullah (sav) ve Ebu Bekr (ra), tepeden inerlerken karşılayıp: "(Niye bağırdınız) başınıza ne geldi?" derler. Kadınlar (onları daha tanımadan): "Ka'be ile örtüsü arasında bir sabii (sapık) var!" derler. Onlar sorarlar: "Size ne dedi?" "Bize ağzı dolduran (ağza alınmaz) sözler söyledi" derler. Derken Resululah (sav) geldi, Haceru'l-Esved'e istilamda bulundu, arkadaşıyla birlikte Beytullah'ı tavaf etti. Sonra namaz kıldı. Namazını bitirince, -Ebu Zerr der ki: "Aleyhissalatu vesselam'ı islam selamı ile ilk selamlayan ben oldum.- "Esselamu aleyke ya Resulullah. (Ey Allah'ın Resulü! Selam üzerine olsun)!" dedim. Bana: "Ve aleyke ve Rahmetullah. (Selam senin üzerine olsun, Allah'ın rahmeti de)!" diye mukabele etti. Sonra: "Sen kimlerdensin?" diye sordu. "Gıfar'danım!" dedim. Bunun üzerine eliyle eğilerek parmaklarını alnına koydu, içimdem: "Galiba kendimi Gıfar'a nisbet etmemden hoşlanmadı" dedim. Elinden tutmak üzere ilerledim. Fakat arkadaşı bana mani oldu. Onu benden iyi biliyordu. Sonra başını kaldırıp sordu: "Buraya ne zaman geldin? "Otuz gündür burdayım!" dedim. "Sana kim yiyecek verdi?" dedi. "Zemzen suyundan başka bir yiyeceğim olmadı. Şişmanladım bile. Öyle ki karnımın kıvrımları arttı. Ciğerimden açlık hissi de duymadım!" dedim. "Zemzem suyu mübarektir. O hakikaten besleyici bir gıdadır!" buyurdu. Hz. Ebu Bekr (ra): "Ey Allah'ın Resulü! Bana müsaade et, bu geceki yiyeceğini ben ikram edeyim!" dedi. Resulullah (sav) ve Ebu Bekr (ra) gittiler, onlarla ben de gittim. Ebu Bekr bir kapı açtı. Taif kuru üzümünden benim için bir avuç çıkarmaya başladı. Bu, Mekke'de yediğim ilk yemekti. Orada kaldığım kadar kaldım. Sonra Resulullah'a geldim. Bana dedi ki: "Ben hurmalıklı bir yere sevkedileceğim. Burasının Yesrib olduğu kanaatindeyim. Sen kavmine benden mesaj götür. Umarım, sayende Allah onları hayırla menfaatlendirecek ve onlar sebebiyle de sana sevap verecek." Bundan sonra ben kardeşim Üneys'e geldim. Bana: "Ne yaptın?" diye sordu. Ben: "Müslüman oldum ve (Muhammed'in hak bir peygamber olduğunu) tasdik ettim" dedim. "Ben senin dinine karşı değilim. Ben de müslüman oldum ve tasdik ettim" dedi. Sonra kalkıp annemize geldik. (Durumu anlattık). O da bize: "Ben sizin dininize karşı değilim. Ben de müslüman oldum ve tasdik ettim!" dedi. Sonra kalkıp hayvanlarımıza binip kavmimiz Gıfar'a geldik. Resulullah (sav)'ın mesajını getirdik, ilk anda yarısı müslüman oldu. Eyma İbnu Rahza el-Gıfari müslüman olanların imamlığını yürütüyordu, bu onların efendisi idi. Diğer (müslüman olmayan) yarı: "Resulullah (sav) Medine'ye gelince müslüman oluruz!" dediler. Derken (sav) Medine'ye geldi. O geri kalan yarı da müslüman oldu. Bir müddet sonra Eşlem kabilesi de gelerek: "Ey Allah'ın Resulü! (Gıfarlılar) bizim kardeşlerimizdir. Onların müslüman oldukları şey üzere biz de müslüman oluyoruz!" dediler ve onlar da müslüman oldular. Resulullah (sav): "Gıfar'a Allah mağfiretini bol kılsın. Eşlem'i de Allah selamete kavuştursun!" diyerek o iki kabileden memnuniyetini ifade buyurdular." [Metin Müslim'in metnidir.]

Allah(c.c.) sizlerden ve cümle İslam aleminde ki bütün kardeşlerimizden razı olsun.

La ilahe İllallah Muhammed'ur Resulullah


Vintage vektörleri Freepik tarafından tasarlanmıştır.

Creative Commons Lisansı
Bu eser Creative Commons Alıntı-Gayriticari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.
Bu sayfadan alıntı yaparak veya kopyalayarak herşeyi kullanabilmeniz ticari ve gelir getiren amaçlar hariç herşey için serbesttir.

2012, Hadislerimiz.com