Peygamberimiz'in (sav) döneminden kutsal alıntılar.
Dikkat, bu websitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanmaktayız. Eğer çerezler hakkında bilgi sahibi değil iseniz daha fazla bilgi için buraya tıklayın.
Irak ahalisinden bir grub İbnu Abbas (ra)'a dediler ki: Şu ayet hakkında ne dersiniz? "Ey iman edenler! Ellerinizin altında olan köle ve cariyeler ve sizden henüz erginliğe ermemiş olanlar sabah namazından önce, öğle sıcağından soyunduğunuzda ve yatsı namazından sonra yanınıza gireceklerinde üç defa izin istesinler. Bunlar sizin için açık bulunabileceğiniz üç vakittir. Bu vakitlerin dışında birbirinizin yanına girip çıkmakta,size de, onlara da bir sorumluluk yoktur. Allah size ayetlerini böyle açıklar. Allah bilendir. Hakimidir" (Nur 58). Cenab-ı Hakk burada kesin emirde bulunduğu halde biz bunları tatbik etmiyoruz, dediler. İbnu Abbas (ra): "Allah mü'minlere karşı halim ve rahimdir. Onları örtmeyi sever, insanlar o zaman evlerinde ne örtü ne de perde kullanmıyorlardı. Bazan hizmetçisi veya evladı veya yetimesi, kişi ehlinin üzerinde iken çıkagelirdi. Cenab-ı Hakk bunun üzerine, mezkur avret vakitlerinde izin istemeyi emretti. Böylece Allahu Teala onlara örtü ve hayır getirdi. Ne var ki, hala bu emirle amel eden tek kişi görmedim."
Amme suresinde geçen "(Müttakiler için)... dolu kadehler (vardır)" (34. ayet) ayetini "mütemadiyen dolu kalan" diye açıklamıştır.
İbnu Abbas (ra)'a müt'atul-hacc'dan sorulmuştu, şu cevabı verdi: "Veda haccında, Muhacirler, Ensariler ve Resulullah (sav)'ın zevceleri hep ihrama girdiler, biz de girdik. Mekke'ye geldiğimiz zaman Resulullah (sav): "Kurbanlık nişanlıyanlar hariç, herkes hacc için giydiği ihramı umreye çevirsin" diye emretti. Biz de Beytullah'ı tavaf ettik. Safa ve Merve'de sa'y yaptık. (İhramdan çıkarak) kadınlarımıza geldik, elbiselerimizi giydik. Resulullah (sav) şunu da söylemişti: "Kim kurbanlık nişanlamışsa, kurbanlığı mahalline varıncaya kadar ihramdan çıkmasın!" Terviye akşamında (yani Zilhicce'nin 8. günü) bize hacc için ihrama girmemizi emretti. (Harem bölgesinin dışına çıkarak ihramlarımızı giyerek hacca başlayıp) menasiki tamamladığımız zaman Mekke'ye geri gelip Beytullah'ı, Safa ve Merve'yi tavaf ettik. Böylece haccımız tamamlanmış, ayet-i kerimenin buyurduğu üzere (Mealen): "Haccı da umreyi de Allah için tam yapın. Fakat (herhangi bir sebeple bunlardan) alıkonursanız, o halde kolayınıza gelen kurban gönderin..." (Bakara 196) üzerimizde kurban borcu kalmıştı." (Buhari bunu bab başlığında talik (senetsiz) olarak kaydetmiştir.)
Iraklılardan bir grup kimse İbnu Abbas (ra)'a gelerek: "Cuma günü gusletmek vacib midir ne dersin?" diye sordu. İbnu Abbas şu açıklamayı yaptı: [Farz değil], ancak temizliğe çok uygundur ve gusleden için pek hayırlıdır. Yıkanmayan üzerine de vacib değildir. Ben size guslün nasıl başladığını anlatayım: "İnsanlar meşakkatli işler yapıyorlar ve yünlü elbiseler giyiyorlardı. Çalışmaları çoğunlukla sırtlarında yük taşımak şeklinde oluyordu. Mescidleri dardı ve tavan alçaktı, yani ariş (denen üzeri hurma dallarıyla örtülmüş çardak) şeklindeydi. Sıcak bir günde Resulullah aleyhissalatu vesselam (minbere) çıktı. Cemaat yün elbiselerin içinde terlemisti. (Terleri sebebiyle) onlardan çıkan kokular ortalığı sardı ve herkesi rahatsız etti. Koku Resulullah (sav)'a da uzanınca "Ey insanlar, bugün yıkanın. Ayrıca herkes, bulabildiği en güzel kokuyu sürünsün!" buyurdular." İbnu Abbas açıklamasına devam etti: "Bilahare Cenab-ı Hakk'ın lütfu yetişti (bolluk arttı), herkes yünlüden başka elbiseler giydiler, çalışmaları hafifledi, mescidleri genişletildi. Birbirlerini rahatsız eden terlerin bir kısmı ortadan kalktı."
Resulullah (sav)'ın zevcelerinden birinden naklen anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam, hayızlı hanımlarıyla bir mübaşerette bulunmak dileyince hanımının ferci üzerine bir şey örterdi..."
Ümmü Habibe radıyallahu anha müstehaze idi. Kocası ona temasta bulunurdu. Aynı hal Hamne Bintu Cahş radıyallahu anha için de mevzubahis idi.
İbnu Abbas (ra) dedi ki: "İnsanlara haftada bir kere hadis anlat. Buna uymazsan iki kere olsun. Daha çok yapmak istersen üç olsun. Sakın halkı şu Kur'an'dan usandırma! Halk kendi meselelerini konuşurken, senin onlara gelip, sözlerini keserek, bir şeyler anlatıp onları bıktırdığını görmeyeceğim. Onlar konuşurken süs ve dinle. Onlar sana gelip "Konuş!" diye talebte bulununca, istiyorlar demektir, o zaman konuşursun. Dua'da seci meselesine dikkat et ve ondan kaçın. Zira ben, Resulullah (sav) ve Ashab-ı Kiram'ın devrinde yaşadım, bunu yapmıyorlardı."
İbnu Abbas (ra), bana ve oğlu Ali'ye: "Ebu Said'e gidin, onun rivayet ettiği hadisi dinleyin!" dedi. Biz de gittik. Onu, bakımını yapmakta olduğu bir bahçede bulduk. (Bizi görünce) ridasını alıp sarındı. Sonra bize (en baştan) anlatmaya koyularak, mescidin inşaasını zikretmeye kadar geldi ve: "Biz kerpiçleri tane tane taşıyorduk. Ammar (ra) ise (biri kendi, biri de Resulullah adına) ikişer ikişer taşıyordu. Resulllah (sav) onu gördü. Üzerindeki toprakları çırpmaya başladı ve: "Vay Ammar. Onu baği (asi) bir grup öldürecek. Bu, onları cennete çağırır, onlar da bunu ateşe çağırır!" buyurdu." [Buhari'nin rivayetinde "Onu bagi bir grup öldürecek" ibaresi mevcut değildi. Bu ibare Ebu Bekr el-Berkani ve el-İsmaili'nin rivayetinde mevcuttur.]
(Bir gün) Sabah namazından sonra, İbnu Abbas (ra)'a, Hz. Sevde'nin vefat ettiği söylenmişte hemen secdeye kapandı. Niye böyle davrandığı sorulunca şu cevabı verdi: "Resulullah (sav): "(Allah'ın ayetlerinden) bir ayet gördüğünüz vakit secde edin" buyurmuştu. İmdi Resulullah (sav)'ın zevcelerinin gitmesinden daha büyük bir ayet var mıdır?" [Ebu Davud ve Tirmizi, hadisi kaydederler, ancak Resulullah'ın zevcelerinden hangisinin vefat haberinin geldiğini zikretmezler. Sevde diye tesmiye, Rezin'in ilavesinde gelmiştir.]
Allah(c.c.) sizlerden ve cümle İslam aleminde ki bütün kardeşlerimizden razı olsun.